İşçinin İş Akdinin Bitmesinden Sonraki Dönemde Oluşan Haksız Rekabet Eyleminden Doğan Davada Görevli Mahkeme Ve Yargıtay’dan Rekabet Yasağı Sözleşmelerine İlişkin İçtihat Değişikliği
13 Eylül 2021
1. İşçinin Sadakat Borcu İle İşçinin İş Akdi Sona Erdikten Sonra Rekabet Etmeme Borcunun Farkı:
Rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra, belirli bir yer, zaman ve işin türüyle sınırlı olacak şekilde, işverenine rakip bir işletme açmayacağını veya rakip bir işletmede çalışmayacağını ya da böyle bir işletmeyle başka bir menfaat ilişkisi içinde bulunmayacağını taahhüt ettiği sözleşmedir.
İşçinin rekabet etmeme borcu ise iş sözleşmesine ayrı bir hüküm konmasa da sözleşme devam ettiği süre boyunca yürürlüktedir. Bu borç, genel olarak işçinin sadakat borcu içerisinde yer alan bir yükümlülüktür. Bu husus, Türk Borçlar Kanunu m. 396/3'te açıkça düzenlenmiştir.
Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu (rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır. İş görme ve sadakat borçları, açıkça karşılaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. Rekabet yasağı olarak ifade edilen bu yükümlülük, iş sözleşmesinde yer alan bir hükümle düzenlenebileceği gibi ayrı bir sözleşme düzenlenmesi ile de kararlaştırılabilir. Rekabet yasağı TBK 444/1'de şu şekilde düzenlenmiştir;
"Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir."
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. “İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır”(Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, Yenilenmiş 10. Baskı, İstanbul 2014, S:344).
2. Görevli mahkeme hususunda Yargıtay’ın görüşleri:
Rekabet yasağı, işçinin sadakat borcu uyarınca doğmakta olup, söz konusu borç hem İş Kanunu hem de Türk Borçlar Kanunu’na tabi sözleşmeler için geçerli olmaktadır. Dolayısıyla bu konu, hem rekabet yasağı sözleşmesinin iş sözleşmesi ile olan yakın ilişkisi nedeniyle iş hukuku ve iş mahkemeleri hem de ticari hayata dair önemli unsurlar barındırması sebebiyle ticaret hukuku ve asliye ticaret mahkemeleri ile ilgili görülebilir.
Bu nedenle Yargıtay’ın görevli mahkemenin tespiti açısından zaman zaman verdiği farklı yönde kararları mevcuttur:
I. Öncelikle, işçi ile işveren arasında rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda iş mahkemelerinin görevli olduğu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.09.2007 tarih ve 2007/11-602- 591, 22.09.2008 tarih ve 2008/9-517-566 sayılı kararlan ile kabul edilmiştir(23.05.2006, 2006/6891E. 2006/15193K.; 25.01.2010, 2008/14902E. 2010/1271K.).
II. Daha sonra 2012 yılından itibaren Yargıtay HGK kararlarında görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna karar vermiştir; “Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara dair davaların 6762 ayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3. Maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığına duraksama bulunmamaktadır. Mutlak ticari davaların görülme yeri ise, açık biçimde ticaret mahkemeleridir” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 29.02.2012, 2011/11-781E. 2012/109K.). Yargıtay başka bir kararında benzer şekilde karar vermiş; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın TBK’nın rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447. maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu ve 5. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu kanaatine varmıştır(Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 20.01.2020 T. 2016/27017 E. 2020/665 K. ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 16.01.2014 T. 2013/1856 E. 2014/215 K. sayılı ilamı).
Özetle, Yargıtay rekabet yasağı sözleşmesinin işçi ile işveren arasında düzenlenmiş olmasının ve bu sebeple çıkan uyuşmazlığın iş hukuku kapsamında kaldığını kabule yeterli olmadığını, rekabet yasağı düzenlemesinin iş akdinin sona ermesi halinde iş hukukunun düzenleme alanı dışında kaldığını Yargıtay HGK’nın 29.02.2012 tarihli kararında kabul etmiştir. Hukuk Daireleri de 2012’den günümüze kadar HGK ile hep aynı doğrultuda kararlar vermiştir.
III. Yargıtay kararları doğrultusunda son verilen içtihatlar Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yönünde iken 01.06.2021 tarihli 2021/3076E. 2021/9789K. Sayılı güncel kararında: “Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” Sonucuna vararak uzun yıllar verdiği kararından dönerek iş mahkemelerini tekrar görevli mahkeme olarak belirlemiştir.
3. Doktrin görüşleri
Doktrin’in görevli mahkemenin tespiti açısından farklı yönde kararları mevcuttur:
Rekabet yasağının ihlalinden doğan davanın mutlak ticari dava sayılmasının anlamsız olduğuna dair bir görüşte “Kanun koyucu bu kuralı rekabet yasağı sözleşmesinin ticari işletmeyi ilgilendirmesi sebebiyle getirmiş olup; öğretide rekabet yasağı sözleşmesi ile hizmet akdi arasındaki yakın ilişki sebebiyle iş mahkemelerinin görevli olması gerektiği her hizmet sözleşmesinin mutlaka ticari işletmeyi ilgilendireceğini kabul etmenin mümkün olmadığı dolayısıyla esnaf düzeyindeki kişinin yaptığı hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağının ihlalinden doğan davanın da bu hüküm gereğince mutlak ticari dava sayılmasının anlamsız olduğu, bu tür bir sözleşmeden doğan uyuşmazlık “öz ticaret hayatına” dair olmadığı gibi çözümünün de ayrı bir uzmanlığı gerektirmeyeceği görüşü savunulmaktadır.”(Soyer Polat a.g.e, s:25; Arkan Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 10. Bası, s. 96).
Bir başka görüş ise “eİşMahK 1/1’de iş mahkemesinin görevli olması uyuşmazlığın “iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından” doğmasına bağlanmıştı. İşMahK 5/1a’da ise bu husus “iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıkları” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre şayet rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık “iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan” bir uyuşmazlık olarak nitelenirse bu açıdan da İşMahK 5’in kapsamına girdiği ve çözüm yerinin iş mahkemesi olduğunun kabul edilmesi gerekecektir (…) aksine TK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta İşMahK ile TK arasında bu hususta bir çatışma olduğu düşünülse de burada üstünlüğün TK’ya tanınması gerektiği ve İşMahK 5’e rağmen TBK 444 vd.nda düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir.” (ZENGİN, İbrahim Ç. "Pazarlamacının -ve İşçinin- Taraf Olduğu Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümünde Görevli Mahkeme - 7036 Sayılı (Yeni) İş Mahkemeleri Kanunu Bakımından Değerlendirme." İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, cilt.75, sa.2, ss.791-812, 2018)
Sonuç
İşçinin iş akdinin bitmesinden sonraki dönemde oluşan haksız rekabet eyleminden doğan davada görevli mahkemenin neresi olduğu tartışması yıllardır hem Yargıtay hem de doktrinde süregelen bir tartışma olmuştur. Yargıtay’ın görevli mahkemenin tespiti açısından önce iş mahkemelerini görevli bulsa da 2012’de vermiş olduğu İçtihadı Birleştirme Kararından sonra uzun yıllar görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna karar vermiştir. Bu konuda Yargıtay’ın vermiş olduğu mevcut bir İçtihadı Birleştirme Kararı mevcut olmamakla birlikte 01.06.2021 tarihli güncel Yargıtay kararında bu kararından dönmüş ve İş Mahkemelerinin görevli olduğunu belirlemiştir.
Yazan: Av. Arya Özcan